25 Aralık 2009 Cuma

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ URDU DİLİ VE EDEBİYATI 2.SINIF 2009-2010 GÜZ YARIYILI FİNAL PROGRAMI


1...URDUCA YAZMA BİLGİSİ I
29 ARALIK 2009 SALI...D6...14.00
2...URDUCA'DAN TÜRKÇE'YE ÇEVİRİ I
30 ARALIK 2009 ÇARŞAMBA...460...14.45
3...URDUCA DİL BİLGİSİ I
31 ARALIK 2009 PERŞEMBE...A8...09.30
4...TEMEL FARSÇA DİL BİLGİSİ I
4 OCAK 2010 PAZARTESİ...D6...12.30

NOT 1:URDUCA DİL BİLGİSİ GİRİŞ I'den kalanlar veya notunu yükseltmek isteyenler için;

1...URDUCA DİL BİLGİSİ GİRİŞ I
7 OCAK 2010 PERŞEMBE...A8...09.30

NOT 2:Bütün sınavların süresi 40 dk'dır.
NOT 3:Bilgiler DERSİN ADI,TARİHİ,SINAV YERİ,SAATİ sıralamasına göre verilmiştir.

NOT 4:URDUCA DİL BİLGİSİ'ni bütünlemeye bırakanlar veya notunu yükseltmek isteyenler için;

1...URDUCA DİL BİLGİSİ
26 OCAK 2010 SALI...D6...12.30

17 Kasım 2009 Salı

Dışavurumculuk (Ekspresyonizm)





















İster Kuzey Avrupa'da 20.yy.ın başlarında somut olarak ortaya çıkan ve 1925'e kadar süren bir sanat akımını belirtsin, isterse 1910-20 yıllarında Alman edebiyat okulunu ve onun sinema alanındaki yansımasını belirtsin, dışavurumculuk (ekspresyonizm) terimi, Birinci Dünya savaşından önce ve sonra görülen ve dönemin sanatçıları tarafından şiddet dolu ve kaygı verici bir estetik anlayışı aracılığıyla yansıtılan huzursuzluk, tedirginlik ve başkaldırı atmosferini çağrıştırır. (Axıs 2000)

Doksanların başında herkes bir sabırsızlık içindeydi. Hayalkırıklığı insanların alışılmış güdülerinden olmuş, Avrupa karşıtlıkların ve sarsma, devirme arzularının kıtası haline gelmişti. Kültürel hava, belki de en belirgin ölçüde Almanya'da, devrim kokuyordu.

Almanya'da duyarlılık, toplum ve değerler açısından yaşanan derin bir bunalıma denk düşer dışavurumculuk: kötümserlik, ütopya, düş kurma zevki, her çeşit gerçeğe başkaldırı, iç dünyaya kaçış olarak belirtebileceğimiz dışavurumculuğun içeriği, bunu yaratan toplumsal koşullardan ayrılamaz. Biçim açısından her ne kadar başka akımlarla yakınlık kurulabilirse de, dışavurumculuk hareketindeki özgünlüğün, kendisini yaratan kuşaktan, bu kuşağın sıkıntısından, daha önceki bütün sanat biçimlerine karşı köktenci başkaldırısından kaynaklandığı kesindir. (J.M. Palmier.)

Schiller, Goethe ve Novalis kuşağının içinde yaşadığı dönem, hala, Werther'e acı çektiren, önyargıların derin izlerini taşıyan ve yavaş yavaş sanayileşip burjuvazinin niteliklerini kazanacak olan Almanya'nın feodal dönemidirDışavurumcu şairlerse bu tamamlanmış sanayileşmenin sonuçlarına ürkerek bakarlar; kentlerden, toplumsal karşıtlıklardan ve sefaletten büyük ölçüde etkilenmişlerdir. Nitekim bu toplumsal bağlamı bilmeden Heym'in, Becher'in, Jakop van Hoddis'in şiirlerindeki temaları anlamak mümkün değildir. (J.M.Palmier)

Almanya'da 1918-19 yıllarında yaşanan toplumsal çalkantı sonucu değişimin gerçeklikleri karşısında hiçbiri ayakta kalamayacak ve 1919'dan itibaren kimi dışavurumcuların ya ılımlı kuramlarının yetersizliğini hissettikleri ya da Weimar Cumhuriyetinin orta sınıf sosyalizmini hayal kırıklığına uğrayarak reddettikleri için doktriner sola yaklaştıkları, kimilerinin o yavan siyasi entellektüalizme kapıldıkları, kimilerinin de sanayi kapitalizmine muhalefet ederken sanayi öncesi kurumlar adına bütün bilimi, teknolojiyi, sanayii yadsıma noktasına varıp ilk Naziler oldukları gözlenecekti.

Dışavurumcu şair, dilin dengesinin bozulmasına ve dünyanın yok olup gitmesine karşılık ortaya, benzetmelerle yüklü olan ve içinde hem dilsel bir büyünün hem de gizemli görüntülerin oluşmasına yol açan imgeler atar. Heyecanlar, çarmıha gerilmiş bedenleri çağrıştıran kavramlar, gerçeğe olduğu gibi doğaüstüne de tanıklık eden darmadağınık ve kendinden geçişin simgesi cümleler, ''hata''yı belirleyen zamanın sarsıntıları hem çığlığın hem de ''ilk olan''ın derinliğine yapılan dalışlardan başka bir şey değildir. (Axis 2000)

Dışavurumculuğun Kendine Özgü Nitelikleri

Peki uzam ve zaman açısından oldukça belirli sınırlar içinde kalan, özellikle de resim ve şiir, mimarlık ve müzik, tiyatro ve sinema gibi birbirinden iyice farklı sanatlarda ortaya çıkan böyle bir dışavurumculuğun kendine özgü niteliklerini nasıl kavrayabiliriz? Her şeyden önce tarihsel açıdan kavrayabiliriz. Hareketin doğuş tarihi tam olarak saptanamasa da, bazı kesin etkilerden kalkarak oluştuğundan da kuşku yoktur: Fovlarla, Gauguin’le ve Matisse’le başlayan İzlenimciliğe tepki; Berlin’de Munch’un yapıtlarının keşfedilmesi; birçok Alman sanatçının Ensor’un tablolarıyla karşılaşması; önceki estetik tınlayışa en şiddetli tepkilerden birini oluşturan Fransız yapıtlarının halka tanıtılmasını sağlayan Berlin sergileri. Berlin, çok önceleri elde ettiği Avrupa öncü sanatının kavşak noktası olma rolünü aşağı yukarı Nazizmin yükselişine kadar sürdürecektir. XX. yüzyılın başlarındaki en etkili sergiler Berlin’de gerçekleşmiş, özellikle de Fransız, Alman, Sovyet ve İtalyan akımları Berlin’de karşılaşmışlardır. Marinetti gibi Apollinaire de “Der Sturm” galerisi tarafından Berlin’e davet edilmiş, “Der Sturm”un yöneticisi Walden, Alman topluluklarını olduğu kadar yabancı toplulukları da tanıtmıştır. Düzenlemiş olduğu fütürist sergi, genç Alman sanatçılara yararlanabilecekleri bir dizi deneyim sunmuştur. Der Sturm dergisi de, bildiriler, özellikle de futuristlerin bildirilerini yayımlayarak ve öncü sanatı şiddetli biçimde savunarak galeri kadar önemli bir rol oynamıştır. Sergilerdeyse, Franz Marc, Kandinski, Chagall, Matisse, Gauguin, ilk kübistler ile Sovyet sanatçıları Larionov ve Gontaşarova bir araya gelmişlerdir.

Peki bütün bu akımlar arasında dışavurumculuk nereye oturtulabilir? Dışavurumculuğu öteki sanatlardan soyutlamak güçtür. Kuşkusuz “Der Blaue Reiter” gibi bir topluluğun tartışılmaz bir özgünlüğü vardır, ama bir Die Brücke, Munch, Gauguin, Matisse olmadan, Kirchner’in Afrika ve Okyanusya sanatını keşfi olmadan düşünülemez. Zaten dışavurumculuk, futurizm ve kübizm arasındaki sınırlar da çoğu zaman belirsizdir. Franz Marc bazen futurizme yaklaşır, Feininger orfizmden uzak değildir, Stramm ve Becher’in üslubu çoğu kez Marinetti’nin üslubunu çağrıştırır, Chagall da, o dönemde, dışavurumcu olarak kabul edilmektedir.

Avrupa’daki bütün bu deneyimler arasında kuşkusuz bir çok ortak nokta vardır ama yine de dışavurumculuğun özgünlüğü yadsınmaz. Almanya’da duyarlılık, toplum ve değerler açısından yaşanan derin bir bunalıma denk düşer dışavurumculuk.

Kuşkusuz, plastik sanatlar bu sert, katı ve biçim değişikliğine uğramış bu yeni üslubun doğuşunu şiirden daha iyi kavramayı sağlıyordu. 1910-1912 yılından sonra Fovlarla olan bağlantı tam olarak koptu. Doğuşu, kübizm ve futurizm ile aynı döneme rastlamakla birlikte, dışavurumculuk, bu etkileri, söz konusu vizyonu geliştirmek için yeni araçlar olarak kendi içinde eritti. Kuşkusuz değişik öncü sanatlar arasında çok sıkı uygunluklar vardır ve çoğunlukla hâlâ konstrüktivizmin ya da futurizmin “biçim bozma”larını, dışavurumculuğun “biçim bozma”larından ayırmak güçtür. Akımların doğuşunun aynı zamana rastlaması olgusu, bu hareketlerin toplumsal bağlamlarından soyutlanamaycağını gösterdiği gibi, o zamanlar Avrupa’nın değişik başkentlerinde ortaya çıkmış sanat akımları arasındaki ilişkilerin yaygınlığını da gösterir. Nitekim da da, Zürih’ten Berlin’e, Berlin’den de Budapeşte’ye sıçrayabilmiş; öte yandan Paris, Roma, Berlin, Budapeşte, Prag, Moskova ve Sen Petersburg arasında karşılıklı ilişkiler sürekli biçimde gerçekleştirildiği için de dışavurumcular futuristlerin ve kübistlerin tablolarını tanıyabilmişlerdir. 1910’dan başlayarak, Braque, Picasso, van Dongen, Rouault’nun tabloları Almanya’da sergilenmiş, Kokoşka, Kandinski ve Chagall gibi Delaunay de Berlin’e gitmiştir.

Ne var ki, yabancı sanatçıların bu etkileri ve bu tanışmalar, dışavurumculuğun ancak birkaç özelliğini açıklayabilir. Dışavurumculuğun üslubu, XX. yüzyılın başlarında Almanya’da görülen kötümserlik ve sıkıntı havasından kalkılarak yaratılmıştır. Onun için, Die Brücke topluluğunun, sanat alanında dışavurumculuğun ilk gerçekleşme biçimlerinden biri olduğunun çok sık ileri sürülmesi hiç de şaşırtıcı değildir. Birçok yapıtta görülen sert ve katı çevre çizgileri, renklerdeki şiddet ve saldırgan özellik yeni duyarlılığın en belirgin nitelikleridir. Ama Die Brücke ve Der Blaue Reiter, özgün olduklarını canla başla ileri sürmekle birlikte, üsluplarını, kendilerini derinden etkilemiş olan önceki resim sanatından ayırmaya karşı çıkıyorlardı: Van Gogh, Munch, Vlaminck, Gauguin, el Greco onların öncüleriydi. Başlangıçta ancak izlenimciliğe karşı bir başkaldırı olarak nitelendirebileceğimiz bu üslup arayışı, hemen hemen aynı zamanda şiirde de kendini gösterdi. Gerçekten de şiirde de aynı parçalanmış biçime, başka deyişle dilbilgisinin ve sözdizimin parçalanrnasına rastlanıyordu; bazı şairlerde de tıpkı resimdeki gibi köklü bir başkaldırı egemendi. Benn’den Stramm’a kadar birçok yazarda bu yeni üslup özgünlüğü tartışılamaz. (...)

Dışavurumculuk ve Sanatlar, Jean-Michel Palmier, Çev: Mehmet Rifat, Modernizmin Öyküsü, Yapı Kredi Yayınları.
Not: Metnin plastik sanatlar bağlamındaki bölümü alıntılanmıştır.

Dışavurumcu sanatın amacı, sanatçının duyguları ve iç dünyasını renk, çizgi, düzlem ve kütle aracılığıyla dışavurmasıdır. Bu duyguları daha iyi yansıtabilmek için sanatçı geleneksel kuralların dışına çıkarak biçim bozma yöntemini kullanır. Edward Munch'un "Çığlık" adlı tablosu, bunun belirgin bir örneğidir.



Kaynaklar: http://www.felsefeekibi.com/
http://tr.wikipedia.org/

13 Kasım 2009 Cuma

GLOBAL BİR DİL:İNGİLİZCE



İnsanoğlu varolduğu günden beri her zaman sosyal yaşayan bir varlık olmuştur. Bu sosyallik için daima birbirleri arasında iletişim kurma ihtiyacı hissetmiş ve zamanla bu ihtiyaç doğrultusunda sesleri keşfetmiş ve bunları kullanarak da diller ortaya çıkmıştır. Her bölge kendi ihtiyaçları doğrultusunda kullandıkları dillerini geliştirmişler. Netice olarak da günümüzde kullanılan diller oluşmuştur.

Ülkeler arasındaki sınırların keskinliklerini kaybetmeye başlaması meseleye dil açısından farklı bir boyutta bakmayı zorunlu kılar. Globalleşen dünyada artık ulusalcılık kaybolup evrensellik ön plana çıkmıştır.Bu aslında hızla gelişen teknolojinin de kaçınılmaz bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Günümüz teknolojisinde ülkeler arasındaki mesafeler artık ortadan kalkmıştır. İnsanlar birbirilerini görmek, birbirileri ile konuşarak iletişim kurabilmek için herhangi bir yerden bir yere hareket etmek zorunda bile değiller. Yapılması gereken tek şey bir düğmeye basıp bilgisayarlarını açmak ve artık ülkemizde de çok yaygın olan interneti kullanarak hem görüntülü hem de sesli eşzamanlı iletişim kurmak. Böyle bir ortamda doğal olarak birçok şeyle birlikte ticaret şekli de değişti. Artık herhangi bir ülke değil, bütün dünya tek bir pazar haline geldi.

Durum böyle iken diğer ülkeler ile iletişim kurma ihtiyacı da her zamankinden daha fazla artmış durumda. Bunun da yöntemi o ülkenin diline hakim olmaktan geçiyor. Her bir birey kendi ufkunu genişletmek, yeni dünyalar keşfetmek, kendisine yeni imkanlar yaratabilmek için bir yabancı dil ihtiyacı hissetmektedir. Şu anda bile teknoloji bizi her gün buna biraz daha zorlarken gelecekte durum çok daha elzem ve gerekli olacaktır. Bu da her bireyin en az bir yabancı dil öğrenme ihtiyacını ortaya çıkaracaktır.

Öğrenilecek yabancı dilin seçiminde ise mutlaka belirli kriterler göz önünde bulundurulmalı ve ilk öğrenilecek dil bu doğrultuda belirlenmelidir. Bu kriterler, yaygın kullanım ve uluslararası geçerlilik olarak düşünülebilir. Eğer özel bir ihtiyaç söz konusu değilse ve sadece bu belirtilen kriterler göz önünde bulundurulduğu taktirde ise varılacak sonuç kesinlikle İngilizce’dir. Günümüz dünyasında kesinlikle global olan dil İngilizce’dir. Hangi konu olursa olsun, eğer bir yazı uluslar arası kabul görecekse mutlaka İngilizce ile yazılmalıdır. Ancak bu sayede eser dünyadaki bütün ülkeler tarafından incelenip kabul görebilir.

Sadece bilimsel, sanatsal ya da edebi açıdan değil, aynı zamanda ticari açıdan bakıldığında da İngilizce dünyada kabul görmüş ticari dildir. Bütün ticari anlaşmalar, yazışmalar, ve iletişim her zaman İngilizce kullanılarak yapılmaktadır. Ticaret yaptığınız ülkenin dilini bilseniz dahil, o ülke ile ticaret yaparken uluslar arası yasalara uymak adına her türlü iletişiminizi İngilizce olarak yapılır. Bu açıdan bakıldığında da İngilizce en öncelikli öğrenilmesi gereken dildir.

Hazırlayan: İSMEK Usta Öğreticisi Güray Beyhan

Kaynaklar:
http://ismek.ibb.gov.tr/
www.amptoons.com/blog/archives/2007/12

DİL ÖĞRENMEYİ KOLAYLAŞTIRMANIN YOLLARI



Yabancı dil öğrenmek için önce bunu gerçekten istemek ve yapacağına inanmak gerekmektedir. Verilen kararın ardından bir çalışma planı yapılmalı ve disiplinli bir şekilde eğitimlere başlanmalıdır. Karşılıklı konuşma dil öğrenmede çok önemlidir. Gramer ise bir dilin bel kemiğini oluşturmaktadır. Dil öğrenen kişiye düşen görev mümkün olduğunca öğrendiği dil ile ilgili yayınları takip etmek, görsel ve işitsel materyallerle bunu desteklemek ve sürekli tekrar etmektir.

Kaynak:
http://ismek.ibb.gov.tr/

31 Ekim 2009 Cumartesi

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ URDU DİLİ VE EDEBİYATI 2.SINIF 2009-2010 GÜZ YARIYILI VİZE PROGRAMI









1...URDUCA YAZMA BİLGİSİ I
3 KASIM SALI...D6...14.00
2...URDUCA'DAN TÜRKÇE'YE ÇEVİRİ I
4 KASIM ÇARŞAMBA...D6...13.15
3...TEMEL FARSÇA DİL BİLGİSİ I
6 KASIM CUMA...366...11.00
4...URDUCA DİL BİLGİSİ I
12 KASIM PERŞEMBE...A8...09.30

NOT:URDUCA DİL BİLGİSİ GİRİŞ I'den kalanlar veya notunu yükseltmek isteyenler için;
1...URDUCA DİL BİLGİSİ GİRİŞ I
5 KASIM PERŞEMBE...A8...09.30

20 Ekim 2009 Salı

1. Korku Anlatıları Konferansı: Yazınsal ve/veya Görsel Vampir Anlatıları



İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı olarak 2-3 Kasım 2009 tarihlerinde Beyazıt Yerleşkesi'ndeki İletişim Fakültesi Konferans Salonu'nda "Korku Anlatıları: Yazınsal ve/veya Görsel Vampir Anlatıları" başlıklı ulusal bir konferans düzenleyeceğimizi duyurmaktan büyük heyecan duyuyoruz. Konferansta, bunlarla sınırlı olmamakla birlikte, edebiyat, şarkı sözü, karikatür, çizgi roman, manga, anime, çizgi film, çizgi dizi, TV dizisi, film, reklamlar ve bilgisayar, video ve rol oynama oyunlarındaki vampir anlatılarına dair sunumların yanısıra film gösterimi ve atölye çalışmalarına yer verilecektir. Sunumlar--yirmi dakika sunum ve on dakika soru cevap olmak üzere--yarım saat sürecektir. Animasyon ve çizgi film yapımcılarının, çizgi roman çizerlerinin ve/veya yazarlarının, illüstratörlerin ve istekli her sanatçının davetli olduğu atölye çalışmasının süresi iki saat olarak planlanmıştır.
Konferans dili Türkçedir.
Katılım ücretsizdir.
Herkes davetlidir.


1st Horror Narratives Conference:

Written and/or Visual Vampire Narratives

We are thrilled to announce that Istanbul University English Language and Literature Department will be holding a national conference titled “Horror Narratives: Written and/or Visual Vampire Narratives” on November 2-3, 2009 at the Faculty of Communication Conference Hall, Beyazıt. It will include but will not be limited to presentations on vampire narratives in literature, song lyrics, caricatures, graphic novels, comics, manga, anime, cartoons, TV series, films, advertisements and computer, video and role-playing games, as well as film showings and workshops. Presentations will take thirty minutes--twenty minutes for presentation and ten minutes for Q&A session. The workshop, welcoming animators, comic artists and/or writers, illustrators, sketchers, and aspiring artists, is planned to take two hours. The conference will be in Turkish. There is no participation fee. Everyone is invited.

Kaynaklar: http://www.istanbul.edu.tr/hnc/  ,    http://horrornarratives.blogspot.com/

9 Ekim 2009 Cuma

BİLİM VE SANAT VAKFI 2009 GÜZ SEMİNERLERİ





















Bilim ve Sanat vakfı 2009 Güz seminerleri 17 Ekim'de başlıyor.
Başvuru formlarını söz konusu vakfın ilgili bölümlerinden temin edebilirsiniz.

KAM:Küresel Araştırmalar Merkezi
MAM:Medeniyet Araştırmaları Merkezi
SAM:Sanat Araştırmaları Merkezi
TAM:Türkiye Araştırmaları Merkezi

NOT1:Etkinlikler ücrete tabi değildir.
NOT2:kayıt için nüfus cüzdanı fotokopisi ve bir adet fotoğraf gereklidir.


Merkez Ofis


Adres
Vefa Cad. No: 35 34134 Vefa İstanbul


Telefon
+90 212 528 22 22


Faks
+90 212 513 32 20




Küresel Araştırmalar Merkezi
Adres
Vefa Cad. No: 35 34134 Vefa İstanbul


Telefon
+90 212 528 22 22


Faks
+90 212 513 32 20




Medeniyet Araştırmaları Merkezi
Adres
Vefa Cad. No: 35 34134 Vefa İstanbul


Telefon
+90 212 528 22 22


Faks
+90 212 513 32 20




Türkiye Araştırmaları Merkezi
Adres Vefa Cad. No: 35 34134 Vefa İstanbul
Telefon +90 212 528 22 22
Faks +90 212 513 32 20


Sanat Araştırmaları Merkezi
Adres Vefa Cad. No: 35 34134 Vefa İstanbul
Telefon +90 212 528 22 22
Faks +90 212 513 32 20



Tarih Başlık Etkinlik
08.10.2009 KAM TEZAT: Ali Balcı // Cumhuriyet Dönemi Devlet Söylemi: Bir Dönemleştirme // 8 Ekim 2009 Perşembe // 18.00 Yuvarlak Masa Toplantısı
TAM 12.10.2009 Rusya Türkleri ve Rus Basınında II. Meşrutiyet [12 Ekim 2009 // 17:30] Yuvarlak Masa Toplantısı
TAM 12.10.2009 Sizi Osmanlıca Öğrenmeye Davet Ediyoruz (10. Dönem, Güz 2009) İhtisas Çalışmaları
TAM 15.10.2009 MUKAYESELİ OSMANLI DİPLOMASİ TARİHİ Okuma Grubuna Davetlisiniz İhtisas Çalışmaları
TAM 16.10.2009 TÜRKİYE’DE SOSYOLOJİ Seminer
KAM 16.10.2009 BÖLGESEL ANALİZLER Seminer
KAM 16.10.2009 DİJİTAL ÇAĞIN PAZARLAMASI Seminer
KAM 17.10.2009 STRATEJİK YÖNETİM ve PLANLAMA Seminer
SAM 17.10.2009 FOTOĞRAF KONUŞMALARI Seminer
MAM 17.10.2009 TASAVVUF KLASİKLERİNE GİRİŞ: KAVRAMSAL BİR OKUMA Seminer
SAM 17.10.2009 FİLM OKUMALARI Seminer
KAM 17.10.2009 İLETİŞİM PSİKOLOJİSİ Seminer
KAM 17.10.2009 KARŞILAŞTIRMALI DEMOKRATİKLEŞME ÇALIŞMALARI Seminer
TAM 17.10.2009 OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE ORTADOĞU’NUN TARİHİ Seminer
TAM 17.10.2009 OSMANLI TASAVVUF TARİHİ Seminer
MAM 17.10.2009 TEFSİR MESELELERİNE GİRİŞ Seminer
SAM 17.10.2009 EDEBİYAT KURAMLARI Seminer
SAM 17.10.2009 MÜZİK DÜŞÜNCESİ VE TARİHİ Seminer
SAM 17.10.2009 SİNEMA TARİHİ Seminer
SAM 17.10.2009 ŞİİR SANATI Seminer
KAM 17.10.2009 ULUSLARARASI EKONOMİ POLİTİK Seminer
KAM 17.10.2009 ULUSLARARASI FİNANSAL SİSTEM Seminer
KAM 17.10.2009 ULUSLARARASI İLİŞKİLER TEORİLERİ Seminer
KAM 17.10.2009 YÖNETİM DÜŞÜNCESİ Seminer
MAM 17.10.2009 FELSEFE-BİLİM TARİHİ Seminer
MAM 17.10.2009 FELSEFE-BİLİMİN TEMEL PROBLEMLERİ Seminer
MAM 17.10.2009 İSLAM SİYASET DÜŞÜNCESİNE GİRİŞ 1: TEORİK ÇERÇEVE VE LİTERATÜR Seminer
KAM 17.10.2009 KÜRESEL İKTİSADİ DÜŞÜNCE Seminer
KAM 17.10.2009 İKTİSADIN TEMEL KAVRAMLARI Seminer
KAM 17.10.2009 ULUSLARARASI İLİŞKİLERİN TEMEL KAVRAMLARI Seminer
TAM 17.10.2009 OSMANLI COĞRAFYACILIĞINDA SEYYAHLAR Seminer
TAM 17.10.2009 OSMANLI’DA KADIN OLMAK Seminer
TAM 17.10.2009 ABDÜLHAMİD’İN DÜNYASI Seminer
SAM 17.10.2009 TANZİMAT DÖNEMİNİN DÖRT ÖNEMLİ İSMİ: ŞİNASİ, NÂMIK KEMAL, ZİYA PAŞA, ALİ SUAVİ Seminer
SAM 17.10.2009 SANATIN TEMEL KAVRAMLARI Seminer
TAM 17.10.2009 TÜRKİYE TARİHİ 1: SİYASET, EKONOMİ, TOPLUM Seminer
MAM 17.10.2009 KLASİK İSLAM İLİMLERİ TARİHİNE GİRİŞ Seminer
MAM 17.10.2009 SOSYAL BİLİMLERDE TEMEL YÖNELİMLER Seminer
MAM 17.10.2009 MATEMATİK MANTIĞINA GİRİŞ Seminer
MAM 17.10.2009 PSİKİYATRİ VE PSİKOLOJİYE GİRİŞ Seminer
SAM 21.10.2009 Kırkambar Sohbet: Irvin Cemil Schick Yuvarlak Masa Toplantısı
SAM 24.10.2009 İSLAM SANATININ OLUŞUMU Seminer
TAM 25.10.2009 OSMANLI İKTİSAT TARİHİ KAYNAKLARI Okuma grubuna davetlisiniz. İhtisas çalışmaları
TAM 26.10.2009 Hatıralarla Yakın Tarih (17): Ali Vehbi Aykota / Acıpayam [26 Ekim 2009 - 18:00] Yuvarlak Masa Toplantısı
TAM 14.11.2009 ANADOLU’DA MİSYONERLİK FAALİYETLERİ Seminer
TAM 14.11.2009 METİNLERLE TÜRKİYE’NİN TOPLUMSAL MESELELERİ Seminer
KAM 14.11.2009 TÜRKİYE’DE SİYASET VE STRATEJİ Seminer
MAM 14.11.2009 KELAM MESELELERİNE GİRİŞ Seminer
TAM 14.11.2009 OSMANLI BALKAN TARİHİ Seminer
TAM 14.11.2009 TÜRKİYE TARİHİNİN KAYNAKLARI: ARŞİVLER Seminer
KAM 14.11.2009 21. YÜZYILIN KITASI AFRİKA Seminer
TAM 14.11.2009 TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA SÜREKLİLİK VE DEĞİŞİM: SON İKİ YÜZ YIL Seminer
KAM 14.11.2009 DÜNYA SİYASETİNDE RUSYA Seminer
MAM 14.11.2009 BİLİNÇ SORUNUNA GİRİŞ Seminer
MAM 14.11.2009 İBN BÂCCE’NİN FELSEFÎ SİSTEMİ Seminer
MAM 14.11.2009 LEİBNİZ ONTOLOJİSİ ÜZERİNE DÖRT DERS Seminer
SAM 14.11.2009 FİLM SANATI Seminer
KAM 14.11.2009 MEDYA ÇALIŞMALARINA GİRİŞ Seminer
SAM 14.11.2009 HAT KÜLTÜRÜ Seminer
SAM 14.11.2009 TÜRK ROMANININ İLK ÖRNEKLERİ Seminer
KAM 05.12.2009 KAM Özel Etkinlik: Yunus Kaya // Küreseleşme: Medenileştirici mi Yıkıcı mı? // 5 Ocak 2009 // 18.00 Yuvarlak Masa Toplantısı

Kaynak:http://www.bisav.org.tr/

4 Haziran 2009 Perşembe

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ URDU DİLİ VE EDEBİYATI II. SINIF 2009-2010 GÜZ YARIYILI DERS PROGRAMI








GÜN-DERSİN ADI-OKUTMAN-SAATİ-YERİ
SALI--URDUCA YAZMA BİLGİSİ I--OKT.AHMET ERYÜKSEL--
11.45/14.40--417/A
ÇARŞAMBA--URDUCA'DAN TRKÇ'YE ÇV. I--OKT. AHMET ERYÜKSEL--09.30/12.25-417/A
PERŞEMBE--URDUCA DİLBİLGİSİ I--DOÇ. DR. DURMUŞ BULGUR--10.15/13.10--417/A
CUMA--TEMEL FARSÇA DİLBİLGİSİ I--PROF. DR. ALİ GÜZELYÜZ--12.30/15.25--366

3 Haziran 2009 Çarşamba

Mekanar Mekan Araştırmaları Sergisi


Ödül Töreni: 04 Haziran 2009
Başlangıç Tarihi: 04 Haziran 2009 15:00
Bitiş Tarihi: 19 Haziran 2009
Yer: Ataköy, İstanbul
Organizasyon: Mekanar Mekan Araştırmaları
Diğer Bilgiler:
A: İstanbul Kültür Üniversitesi, Ataköy Kampüsü, Bakırköy - İstanbul

Mekanar Mekan Araştırmaları’nın düzenlediği “Ödüllü Soru: Odada Yatağın Yeri” yarışması sonuçlandı. “Herhangi bir odada yatağın yerini değiştirdiğinizde oda değiştirdiğiniz söylenebilir mi? Eğer değilse değişen nedir?” sorusunu yönelten yarışmada şema, çizim ve hatta metine kadar her türlü anlatım tekniğinin serbest bırakıldı. Bu soruya cevap arayan ve onu yorumlayan 99 adet projenin katıldığı yarışmanın kazananları, ödül töreni öncesinde gerçekleştirilecek kolokyumda açıklanacak.

Jüri üyesi Prof. Dr. Atilla Yücel’in katılımıyla 4 Haziran Perşembe günü saat 15:00’de İstanbul Kültür Üniversitesi’nin (İKÜ) Ataköy kampüsünde düzenlecek kolokyum ve ödül töreninin ardından, bir de kokteyl gerçekleştirilecek.

Aynı tarihte açılacak sergi ise 19 Haziran 2009 tarihine kadar İstanbul Kültür Üniversitesi sergi salonunda görülebilir.


Not: Toplu ulaşım araçları ile gelecekler için en kolay yol olarak metrobüs hattı üzerinde Yeni Bosna durağında inmeleri gerekmektedir. Diğer güzergahlardan ulaşım ve üniversite servis aracı saatleri için http://www.iku.edu.tr/ adresine bakılabilir.

Türkiye'nin ilk uluslararası katılımlı bölgesel gayrimenkul buluşması


Başlangıç Tarihi: 02 Haziran 2009
Bitiş Tarihi: 04 Haziran 2009
Yer: Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı, Harbiye, İstanbul
Organizasyon: GYODER
Diğer Bilgiler:
Global Tanıtım
T: (212) 270 52 32

GYODER’in, dünyanın en büyük fuar organizatörü olan Reed Exhibitions ile işbirliği yaparak düzenlediği Türkiye'nin ilk uluslararası katılımlı bölgesel gayrimenkul buluşması, İSTANBUL REstate başlıyor.

Bu yıl Gayrimenkul Zirvesi ve Gayrimenkul Fuarı’nı bir arada sunarak hem sektörde hem de dünyada bir ilki gerçekleştiren İSTANBUL REstate, 2 Haziran 2009 tarihinde Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Bayındırlık ve İskan Bakanı Mustafa Demir ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın katılımıyla gerçekleştirilecek Zirve’nin ardından 3-4 Haziran 2009’da Gayrimenkul Fuarı’yla devam edecek.

GYODER Başkanı Turgay Tanes, Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Ersin Özince, TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar ve SPK Başkanı Prof. Dr. Vedat Akgiray’ın açılış konuşmalarını yapacağı 9. Gayrimenkul Zirvesi Türkiye ve dünyanın önde gelen gayrimenkul şirketlerinin üst düzey yöneticilerini ve konusundaki uzman kişileri bir araya getirecek. Gayrimenkul Fuarı’nda ise, başta Türkiye olmak üzere Akdeniz havzası, Kuzey Afrika, Orta Doğu, Rusya ve Eski Sovyet Cumhuriyetlerinin öncü firmaları ve yatırımcıları için yeni işbirlikleri, yeni yatırım olanakları yaratacak. Fuar boyunca Türkiye’den ve yurtdışından birçok firma ile dünyaca ünlü büyükşehir belediyeleri projelerini sergileyecek ve işbirliği olanakları bulacak.

2 Haziran 2009’da Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda ki toplantıyı, 3-4 Haziran’da Gayrimenkul Fuarı takip edecek.

2 Haziran 2009 Salı

20. YÜZYILDA KIRGIZLAR

Etkinlikler

[ 04 Haziran 2009; ]
PANEL - FİLM GÖSTERİMİ
20. Yüzyılda Kırgızlar, Kırgızların Sözlü Tarihi (1916-1991)
KATILIMCILAR:
Prof. Dr. Bahattin AKŞİT Maltepe Üniversitesi Doç. Dr. Konuralp ERCİLASUN Maltepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Yrd. Doç. Dr. Güljanat KURMANGALİYEVA ERCİLASUN Maltepe Üniversitesi
YER: Seyyid Hasan Paşa Medresesi Konferans Salonu